DİRENİŞÇİLERE VE EMEKÇİ HALKIMIZA

litTaksim direnişimiz, AKP diktatörlüğünün 11 Haziran sabahı Taksim Meydanı’na gerçekleştirdiği saldırıyla beraber yeni bir boyut kazandı. Valinin verdiği ‘Saldırılmayacak’ güvencesine rağmen, polis kuvvetlerinin ağır gaz saldırısı sonucu yüzlerce kişi yaralandı, bir o kadar da gözaltı var. Yaralıların bir kısmı ölümle pençeleşiyor…

Tüm bu vahşete rağmen, artık AKP diktatörlüğüne karşı açık bir halk ayaklanması halini alan hareketimiz geri çekilmedi. Taksim’de tüm gün süren direniş, akşam saatlerinde tüm İstanbul’da ve Türkiye’de kitleselleşerek devam etti. İstanbul’un pek çok yerinde ana yollar binlerce kişi tarafından trafiğe kapatıldı. Başta İzmir ve Ankara olmak üzere pek çok kent ve kasabada gece boyu gösteriler gerçekleşti.

Öte yandan, akşam saatlerinden itibaren Taksim Meydanı’ndaki direniş barikatlarına zehirli gaz ve yine zehir alaşımlı su sıkan polis, barikatlarımızı dağıtsa da kitleleri dağıtamadı. Gezi Parkı içindeki direniş çadırlarını önemli ölçüde tahrip edip yakmalarına rağmen, sabah itibarıyla çadırlar yeniden kuruldu. Direniş ayakta.

Taksim direnişinin hükümete bildirdiği koşullar gerçekleşene kadar sokak sokak insanlık onurunu savunacağız. Direnişin başarı kazanması için çok önemli gördüğümüz bazı hususları da belirtmek istiyoruz.

1. İktidar, direniş karşısında acizdir. Bugüne dek geri adım atmayan AKP, şimdi karşımıza bir referandum önerisiyle çıkıyor. Referandum önerisi kabul edilemez. İktidara zerre güven duymayan halk kitleleri sokakta ve polis bütün zorbalığı ile halka saldırıyor; AKP referandumla nefes almaya çalışıyor. Binlerce yaralımız, üç ölümüz ve ölümle pençeleşen yoldaşlarımız varken, her şeyi unutup Taksim Parkı için referanduma razı olmayacağız. Hükümet koşullarımızı kabul edecek ve yaptıklarının hesabını verecek!

2. Direniş hâlâ örgütsüzdür. Taksim’de gerçekten hayranlık verici bir biçimde kendiliğinden örgütlenerek çözülen barınma, yemek ihtiyaçlarının yanı sıra, yaralılar için her yerde kurulan geçici revirler ya da gaz maskelerinin dağıtımı bizi yanıltmamalıdır. Direnişi savunacak, dağıldığı yerde yeniden örgütleyecek, provokasyonları önleyecek ortak bir öz-savunma gücü yaratılmalıdır. Böylelikle direnişe katılan kitleyi tehlikeye sokabilecek yöntem ve araçlar da engellenmiş olacaktır.

3. İşçi sınıfı bir bütün olarak direnişe katılmalıdır. Evet, pek çok emekçi, mahallelerindeki protestolara katılarak, her akşam saat 21:00’de tencereleriyle sokaklara çıkarak direnişi destekliyor. Ne var ki, bu destek üretim alanlarında karşılığını bulmuyor. KESK ve DİSK’in açıkça desteklediği direnişe TÜRK-İş kayıtsız kalıyor. TÜRK-İŞ içindeki muhalif Sendikal Güçbirliği Platformu ile etkin işbirliği içinde, tüm sendikalar bir GENEL GREV örgütlemeye çağrılmalıdır. Genel grevin gerçekleşebilmesi için, Türk-İş yönetimi üzerinde gereken her türlü basınç uygulanmalıdır.

4. Milliyetçiliğe karşı etkin bir mücadele yürütmeliyiz. Geçtiğimiz hafta sonu, Taksim’deki dev mitinge iktidar tarafından sokulan 20 kadar provokatör, kitleyi alandaki Kürtlere karşı kışkırttı ve saldırı başlatmak istedi. Farklı gruplardan dostlarımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz yerinde müdahale, provokasyonun büyümesini engelledi. Öte taraftan, direnişi bölecek her türlü tavrın iktidarın elini güçlendireceğini dikkate alarak, taleplerimizde yoğunlaşmak esastır. Direnişe katılan her kesim bu sorumlulukla hareket etmelidir.

5. Keza direnişimize antikapitalist ve devrimci Müslüman gruplar da destek veriyor. Bu gruplar dostumuzdur. Tayyip Erdoğan halkın din duygularını tahrik etmeye çalışırken, onlar Taksim Meydanı’nda namaz kılarak iktidara tokat gibi bir cevap verdiler. Ve polis Taksim Gezi Parkı’na inşa edilen mescidi yıkarak, kimin Müslümanlara saldırdığını gösterdi. Direnişe katılan Müslüman gruplara yönelik herhangi bir ayrımcılığa izin vermeyeceğiz. Bu konuda herkesi hassas davranmaya çağırıyoruz.

6. Direnişimiz, günlük tutumlar almak yerine, bir yol haritası belirlemelidir. Ortaya koyduğumuz koşullar kabul edilene kadar İstanbul’da Taksim Meydanı’nı güçlü bir biçimde savunmalıyız. Öte yandan, Taksim’e gelemeyenler direnişi mahalle mahalle, sokak sokak yaymalıdır. Tüm diğer kentlerde güçlü dayanışma eylemleri örgütlenmelidir. Önümüzdeki hafta sonu iktidar partisi devletin bütün imkanlarını seferber ederek Ankara ve İstanbul’da iki miting yapacak. Direnişimiz her iki gün de, büyük 15-16 Haziran direnişinin 43’üncü yıldönümünde, cumartesi ve pazar günleri aynı anda tüm Türkiye’de kentlerin en büyük meydanlarında toplanmalıdır. Bütün kentlerin meydanları zapt edilmelidir. İktidara ve tüm dünyaya direnişin gücünü göstermeliyiz. Tüm RED dostlarını, eylemlerin en önünde yer almaya çağırıyoruz.

7. AKP iktidarı, halkın gözünde direnişi itibarsızlaşmak için, direnişi ABD ve İsrail’in kışkırttığını ima ediyor. Bu demagojiye çocuklar bile inanmaz. Zira bugüne kadar emperyalistlerle ve Siyonistlerle kol kola yürüyen AKP iktidarının ta kendisidir. Taksim’de başlayan ve tüm ülkeye yayılan öfke patlaması, AKP iktidarının küstah, baskıcı ve emekçi düşmanı politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Liderliğini ise devrimciler yürütmektedir. Türkiye’nin devrimcileri, bugüne kadar emperyalizme ve Siyonizme karşı gurur verici bir mücadele yürütmüştür. Kimse iktidarın yalanını yutmaz. Bu sebeple, mücadelemizin sonucunda sadece direnişin koşulları kabul edilmekle kalmayacak, AKP iktidarı da yıkılacaktır. Nitekim meydanlara çıkan kitleler sık sık HÜKÜMET İSTİFA sloganıyla yürümektedir. Bu sloganı sahipleniyoruz. İktidar alternatifsiz değildir; alternatif sokaklarda oluşmaktadır.

8. Yoldaşlarımız, dostlarımız, ülkenin farklı kentlerinde ayaklanmanın ilk gününden beri barikatların başında. Bu yorucu süreçte arkadaşlarımız yaralandı, gazlarla zehirlendik, dayak yedik, tazyikli su yedik ama bir an bile geri adım atmadık. Kararlıyız. Biz kazanacağız ve bunun için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Bize katılın. Sokakları ve meydanları birlikte fethedelim. Diktatörü birlikte devirelim. Geleceği birlikte kuralım!

BARİKAT! GREV! DEVRİM!

ZAFERE KADAR SÜREKLİ DEVRİM!

13.06.2013

Yorum bırakın